Hayat,Paylaştıkça Çoğalır...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

21 Temmuz...'' İyi ki Doğdun Anne'ciğim ''

Zaman geçmek bilmiyordu. Artık bir an önce olsun bitsin istiyordum. Beklemek daha çok gerginliğe sebep oluyordu. Sonunda hastaneden telefon geldi. '' - Ameliyat malzemeleriniz hazırlandı ve tarih belli oldu. 20 Temmuzda yatışınız yapılacak 21 Temmuz da ameliyat gerçekleşecek '' Annem bu konuşmaları olduğu gibi bana aktardı. Şaşırmıştım. '' - 21 Temmuz mu ? '' Yine gözlerim doldu. Annem bana ben ona şaşkınlıkla bakıyorduk. Neden mi ? Çünkü 21 Temmuz benim doğum günümdü ! Doğum günümde ameliyat masasında olacaktım! Ameliyatın bu tarihe denk gelmesi nasıl bir tesadüftü ? Halbuki farklı planlarım vardı. Ama yine yapılacak bir şey yoktu, çünkü herşey hazırlanmıştı. 20 Temmuz da yatış yapıldı. Hastanede zaman tamamen durmuştu ! Keşke evde olsaydım ve sabah direk ameliyata gelebilseydim. Ama hastanede yatmam gerekiyordu.Yarına hazırlık için yine tahliller yapılacaktı.Benim şuanda evde olmam yarına doğum günü hazırlığı yapıyor olmam gerekiyordu.Bu nasıl bir tesadüftü hala anlam veremiyordum. O gün sabaha kadar uyuyamadım. O zaman ki korkuyu,endişeyi anlatamam. Sürekli ağlayan bir çocuk düşünün. Çok büyük bir ameliyat geçirecektim o nedenle korkuya engel olamıyordum. 21 Temmuz...Gün ışıdı...Dışarıdan sedyenin tekerlek sesleri geliyordu. '' - Anne,beni almaya geliyorlar biliyorum.Buraya doğru geliyorlar! '' kapı açıldı ve söylediğim gibi oldu. '' - Üzerinde ki herşeyi çıkart ve bu yeşil kıyafeti giy Erdinç,ardından sedyeye uzan seni ameliyathaneye götüreceğiz '' Yüzüm pancar gibi,kalp atışlarım tenimden gözüküyor.Yaş durmuyor.Dediklerini yapıyorum.Annem sedyenin başucunda arkadan hızlı hızlı yürüyor. '' - Anneciğim biz buradayız,seni bekleyeceğiz,bol bol dua oku,kapıdan ayrılmayacağım,hep dua edeceğim.Buradayım annem,herşey güzel olacak,çıkacaksın anneciğim.Korkma kuzum benim.Buradayız! '' Ben artık konuşamıyordum ağlamaktan.Sadece '' - korkuyorum anne,dua et,çok korkuyorum '' diyebildim.Artık annem kendini tutmakta zorlanıyordu,sesi titreyerek '' - İyi ki doğdun anneciğim '' dedi ve beni içeriye aldılar. Artık annem bedenen yanımda değil duları yanımdaydı! Ameliyathanenin bekleme odasına alındım.Benden başka bir çok hasta bekliyordu sırasını. Soğuk ve ilaç kokan bir yerdi. Deli gibi ,boş boş bakıyordum etrafa. Tam bir kurbanlık koyun gibiydim. Kimseyi tanımıyorum. Herkes yabancı. Bir an Serdar Bey i yanıma doğru gelirken gördüm. O an  ki mutluluk tarif edilemezdi. Tanıdığım bir insanı gördüm! Güvendeydim. '' - Erdinç nasılsın ? hazır mısın ? Birazdan alacağız seni.Ekip tamam herşey hazır. Korkularını azaltmaya çalış.Acı duymayacaksın,çünkü uyuyacaksın.Hadi bakalım ben geçiyorum ameliyat odasına'' dedi ve gitti. Biraz rahatlamıştım ama ağıt devam ediyordu.10dk sonra beni almaya geldiler.Yine sedyenin tekerlek sesleri! Ameliyat olacağım odaya girdim sonunda...Kocaman ışıkların altında bir yatak,buz gibi ve makinaların bip...bip..bip..sesleri.Sedyeden ameliyat masasına geçtim. Artık kendimi tamamen bırakmıştım. Titremeye,bağırarak ağlamaya başlamıştım. Serdar Bey '' Ben buradayım Erdinç,sakin ol,sakin ol '' diyordu.Vücuduma cihazların parçalarını bağladılar.Göğüse,kola,parmağa.Gittikçe korku artıyordu. Sadece '' bayıltın beni ne olur dayanamıyorum,uyumak istiyorum bir an önce '' diyebildim. O sırada anestezi doktorunun elimin üzerine takılı olan intiraketten ilaç verdiğini gördüm. Serdar Bey baş ucumdaydı.Bir an kulaklarım çınlamaya başladı '' - Erdinç 10 a kadar say,uyumaya başlıyorsun '' sesler gittikçe uzaklaşıyordu,bayılmaya başlıyordum.Serdar Bey'e dönüp '' Bugün benim doğum günümdü '' dedim ve uykuya geçtim...

Doktor- Hasta İlişkisi Çok Önemli !

Bu arada,anjiyodan önce lokal anestezi ile tümörden parça alınmıştı.Fakat parça yetersiz bulundu ve genel anestezi ile parça alınmasına karar verildi.İlk ameliyatımı olacaktım.Komplike bir operasyon değildi ama ilk kez başıma gelen bir olaydı.Büyük bir korku ile ilk genel anestezimi aldım ve operasyonu geçirdim.Pataloji ve Anjiyo sonucunu alıp Serdar Bey'in yanına gittik. Yine beni odaya almayacaklar ve konuşulanları duymayacağım içi gergindim. Fakat Serdar Bey  ''- Erdinç de içeri gelsin konuşalım'' dedi. Gittiğim hiçbir doktor bunu yapmamıştı. Doktorum beni karşısına oturttu ve anlatmaya başladı. '' - Bak Erdinç, sol bacak femur kemiğin de oldukça büyük bir tümör var. Bu tümörün bacağından çıkartılması lazım.Tümör femur kemiğini yemiş durumda.O nedenle femur kemiğini de çıkartıp yerine protez kemik takacağız.Bu protez kemik izmir'den getirtilecek.Bundan sonra ki hayatın da kısıtlama olacak.Aktif spor yapamazsın,koşamazsın,kilometrelerce yol yürümemelisin,çok ağır taşımamalısın,protez kemiği yıpratacak,deformasyona uğratacak hareketlerde bulunmamalısın.Unutma ki bu Allah yapısı değil kul yapısı olacak.Şuan çok büyük bir şansımız var.Ana damarın tümöre yapışık değil.Şayet yapışmış olsaydı bacağını kesmek zorunda kalacaktık.Tümörü damardan sıyırarak dikkatli bir şekilde çıkaracağım.Osteosarkom kolay bir hastalık değildir! Sen de bizde zor aşamalardan geçeceğiz.Bunları bilmeli ve hazırlıklı olmasın.Ameliyat sonrasında belli bir zaman sonra ayağa kalkacaksın,yürüyebileceksin.'' haliyle çok şaşkın ve aptalca bir ifade oluştu yüzümde. Başıma gelecekler anlatılmıştı bana. Sanki 15 yaşında değil koca bir adamdım. Sorduğum her soruya cevabımı almıştım. '' - Peki Serdar Bey ne zaman ameliyat olacağım ? - İzmir den protez kemiğin hazırlansın sana haber vereceğiz önceden ve sende ruhen kendini hazırlayabileceksin '' Hastaneden ayrıldık,tabi ben salya sümük. Herşeyi öğrenmiş olmak güzeldi ama yaşayacaklarımı düşündükçe göz yaşlarıma hakim olamıyordum.Çünkü çok ama çok korkuyordum! Nasıl ağrılarla karşılaşacaktım? Ne zaman ayağa kalkabilecektim ? Çok canım yanacak mıydı ? Nasıl yürüyebilecektim ? Bunları düşündükçe ağlıyordum tabi ki. Bekleyecektik.Başka çare yoktu.Bekledikçe de bu sorular çoğalacak gerginlik son safhada olacaktı.Yapılacak birşey yok...

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Endişeli 2 Ay ve Anjiyo !

2 ay doktor beklenecekti. Sonuçta osteosarkom hastalığında her doktorun işaret ettiği kişi Prof.Dr.Serdar ÖZBARLAS'dı. Ahhh ahhh ne 2 ay dı ama! Korkuların,endişelerin,senaryo yazmaların ön planda olduğu bir 2 ay! Okulların kapanmasına az kalmıştı. Tabi ben aklımdan yazdığım tüm senaryoları arkadaşlarıma anlatıyorum. ''Ya şöyle olursa? Ya böyle olursa? Yoksa düştüm diye mi oldu ? '' Neyse bu 2 ay tahmin ettiğiniz gibi baya gergin geçti, evde de dışarıda da...
Serdar Bey Amerika'dan dönmüştü,artık tanışma zamanıydı. Acaba nasıl biriydi ? Ben hep merak ederim insanların fiziksel ve ruhsal özelliklerini. O an hastalığımı,gerginliğimi unuttum. Karşımda son derece klas duran bir doktor :) Gayet kibar,ilgili,sevecen,bakımlı bir adam. ''Evet evet bende büyüyünce böyle olmalıyım'' diye geçirdim içimden :) Serdar Bey, Elimizde ki rontgen filmlerini,tahlil sonuçlarını inceledikten sonra '' - Anjiyo yapmalıyız '' dedi. Haydaaaa...bu da neydi şimdi ? Bildiğim kadarı ile anjiyo kalp hastalarına yapılan bir işlemdi.'' - Doktor Bey,neden anjiyo ?  - Tümörün yakınında bir damar var. Bu damarın tümöre olan mesafesini bilmem gerekiyor.Bahsettiğim bu damardan renkli ilaç verilecek ve rontgen filmi çekilecek.Bu sayede damarın tümöre olan mesafesini görebileceğiz. '' o kadar doktora gitmiştim kimse bunu istememişti. '' - Peki nasıl yapılacak bu işlem ? - Kol altından bacağa giden bu damara girilecek ve ilaç oradan verilecek. '' Tahmin ettiğiniz gibi başımdan aşağı kaynar su dökülür.Korku salar yine 3.5 atarım.Canım acıyacakkkk ! Ama şu çok enteresandır ki Serdar Bey bacağın kesilmesi ile ilgili tek kelime etmez! Böyle bir ihtimal var bile demez ! Anjiyo olunacak merkezden gün alınır herşey ayarlanır ve o gün gelir! İşlemin yapılacağı odaya çağırılırım.Buz gibi bir yer ve ürkütücü. '' - Üzerinizde ki herşeyi çıkartın ve bu yeşil kıyafeti giyin ve şu masaya uzanın '' İçimde ki ses '' S.çtın Erdinç El-fatiha '' diyordu :) Çalışanlar çok ilgiliydi.Yaşım küçük olunca ekstra özen ve ilgi gösteriyorlardı. Korktuğumu ve yapacakları işin ne kadar ciddi olduğunu biliyorlardı. Ama ben çekeceğim acıyı bilmiyordum ! '' - Erdinç başını sağa çevir ve sol kolunu başının altına koy,iyice ger ama ve kıpırdama.Merak etme uyuşturacağız kolunu ve acı hissetmeyeceksin '' Ben ağlamaktan hiç dinlemiyordum bile söylenilenleri. Kol altından atar damara girdiler. Ama tabi bu o kadar kolay olmadı.İşlem tam bir saat sürdü. Bunu uzun uzun anlatıp sıkmak istemiyorum. Şunu söyleyim ki o 1 saat baya bir ömrümden çalmıştı.İşlem bitti,kolum sıkıca sarıldı. Bir kaç gün kıpırdamayacaktım. Atar damara girildiği için kanama olabilirdi ve durdurulması zor olabilirdi. Tabi ki ben korkudan put kesildim,günlerce!
Sonunda sonuç alındı ve Serdar Bey'in yanına gidildi. Evet çok zor 1 saat geçirmişti ama bu işlemden çıkacak olan sonuç çok ama çok kıymetliydi.Tabi  ben bunu doktorum dan bir zaman sonra öğrendim...Bacağımın kurtulması bu sonuca bağlıydı !

En Kötü İhtimal Bacağı Kesilir...

Kanser olduğumu öğrendiğim ilk andan sonra toparladım hemen kendimi. Çünkü son aşamaya gelmiştik.bütün tahlil ve tetkikler bitmişti. Şimdi doktorun ağzının içine bakma zamanıydı. O iki dudak arsından çıkacak kelimeleri duyacağım için kalp atışlarım hızlanmıştı. Beni doktor odasına almadılar.Ben de içeriye girmek istiyorum çırpınışları nafile ! Ailem görüştü ve çıktılar odadan. - Ne oldu,ne oldu ? - Doktor ne dedi ? - Şimdi ne yapacağız ? Cevap geldi hemen  -Başka bir doktora gideceğiz... Doktor bu konuda en doğru olan isimi önermişti bize.Prof.Dr.Serdar ÖZBARLAS. Bu son ve en doğru adresti ! Hemen o doktorun olduğu hastaneye doğru yola koyulduk. Bu arada duyduğumuz bu isimi telefon vasitasıyla araştırdık,soruşturduk. Evet adres gerçekten doğruydu !
15 yaşında olabilirdim ama gayet akıllı ve bilinçli bir çocuktum. Arabada anneme ısrarla doktorun başka birşey söyleyip söylemediğini sordum. İyi ki de sormuşum.'' - Erdinç sol bacağının femur kemiğinde tümör oluşmuş ve bunun vücudundan alınması lazım.Bu tümörün adı osteosarkom'muş. Doktor bizi bu konuda başarılı bir doktora yönlendirdi.Ben en kötü ihtimalle ne olur diye sordum ve ''En kötü ihtimalle bacağı kesilir ama bu en kötüsü'' cevabını aldım.Bunun olmaması için elimizden geleni yapacağız.Bu gideceğimiz doktor bunu engelleyecek'' dedi. Allahhhh ben başladım ağlamaya. Neden mi ? Eee..çünkü 3.5 atıyorum! canım yanacak,iğne yapılacak hatta ve hatta ameliyat olacağım! Tabi ki aklımda doktorun söylediği o en kötü ihtimal de var...Hastaneye ulaştık, hemen doktoru soruşturduk yerini bulduk.Olamaz ! Bir de ne duyalım ? Serdar Bey Amerika da ve 2 ay sonra gelecekti...Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu...

Oğlum...Osteosarkom Yani Kemik Kanseri...!

Doktara gitme haftası gelmişti. Gerginliği uzun uzun anlatmak istemiyorum.Sizler de tahmin edersiniz ki korku endişe hat safhada ! İlk gittiğimiz yer bir futbol takımının masörü oldu. Çünkü biz hala düşmemden kaynaklanan bir sıkıntı olduğunu düşünüyorduk. Masör baktı,dokundu adamın yüzü tuhaf bir şekile büründü. ''Bu durum masörlük bir olay değil,doktora görünmelisiniz,emar çekilmeli! '' diyerek bizi futbol takımının doktoruna yönlendirdi. Tabi biz olayın ciddiyetini fark edince tek doktorla kalmayıp doktor doktor gezdik.Olayın enteresan tarafı her doktor aynı şeyi söylüyordu. '' Bu durum beni aşar,sizi bu konuda şu doktora yönlendirelim'' Ben artık tam yusuf,yusuf durumundayım. Neler oluyor anlamıyordum.
Annem ile birlikte hastanede koşturuyoruz. Yine bir çok tahliller yapılıyor. O kadar çok yorulmuşum ki hastane penceresi kenarında oturmuş, etrafı uçan güvercinleri seyrediyorum. Annem işlem yaptırmak için sırada bekliyor ve bir bayan ile konuşuyordu. Klasik hastahane muhabbeti ediyorlar bende onların konuşmalarını duyuyordum,  fakat annem bunun farkında değildi.
  
- Geçmiş olsun neyiniz var ?
 
- Ben rahatsız değilim, oğlum rahatsız
 
- Öylemi..rahatsızlığı ne peki ?
 
( Annem biraz duraksıyor )
 
- Osteosarkom, yani kemik kanseri !

Bir an donup kaldım. Gözlerimi bile kırpamıyordum.Anlamsız bir şekilde güvercinlere bakıyordum. Yanlış mı duydum acaba diyordum. Yoksa kanser mi demişti ? Ne duyduğumdan emindim ve kansere yakalandığımı o an tesadüf eseri öğrenmiştim. Gözümden bir kaç damla yaş akıyor ve anneme duyduğumu belli etmek istemiyordum. Hemen gözümdeki yaşı sildim. Henüz 15 yaşındaydım ama kanserin kötü bir hastalık olduğunu çok iyi biliyordum.Acaba ne olacaktı ? Ne yapacaktım ? Neler yaşayacaktım ? O an bunun gibi binlerce soru üremişti kafamın içinde..

En deli çağ da Osteosarkom'a Merhaba !

En deli çağ evet! Ergenlik dönemleri.Yaş 15 Lise 1.sınıf  2. dönem. İnek gibi ders çalışan aklını matematik,edebiyat ve psikoloji ile bozmuş bir öğrenci.
98 Mart ayındayız.Tenefüs zili çalar koşarak bahçeye çıkarız ve iki kale maç yaparız.Faul sonucu yere 2.80 uzanırım.''Ah...uff..aman falan '' derken toparlanır devam ederim.Zil çalar ders saati başlar.Öğretmen sınıfa girmeden biz iyice kudururuz tabi. Dedim ya deli çağ :) O birini iter diğeri ötekini altta kalanın canı çıksın misali ve bu sefer benim canım çıkar.Neyse toparlanırız yine,öğretmen sınıfa girer,ders başlar-biter eve gidiş zili çalar herkes evine..
Öğrenci eve gelince ne yapar üniformasını soyar elini,yüzünü yıkar vs...Eee bir de ergeniz ya üzerimizi değiştirirken kapıyı kapatırız.Ev halkı bizi görmesin ayıp,büyüdük :) Tam bu esnada kapı birden açılır,arkam dönük annem içeri girer.Bir anda '' ne oldu senin bacağına!'' tepkisi ile karşılaşırım.Sol bacak diz arkasında kocaman bir şişlik.ama öyle böyle değil baya bir büyük ve kaya kadar sert.Anneme gün içinde düştüğümü vs anlatırım ondan olabileceğini düşünürüm.Fakat durum o kadar hafife alınacak gibi görünmüyordur.Enteresan bir şişlik.Ee..anne bu hiç tatmin olur mu bu cevaplarla.'' - Ağrın ,sızın var mı ? - Hayır yok.- Yarın hemen doktora gidiyoruz! - Hayır anne bu hafta gidemeyiz full sınavlarım var ama önümüzde ki hafta olabilir.'' Annemle anlaşırım ve dediğim gibi doktor olayını önümüzde ki haftaya atarım.Yalnız annem oda dan çıktıktan sonra ben de başlar bir tedirginlik! - Bu ne lan böyle? Allah,Allah ! Baya da şişmiş ve sertleşmiş.Neyse yoktur bir şey'' der geçiştiririm kendi kendime.Nereden bilebilirdim ki o şişliğin kocaman bir tümör olduğunu ?
1 hafta yoğun bir sınav temposuyla soluksuz bir şekilde son bulur.Artık doktor zamanı gelmiştir.Ben de yusuf yusuf durumları.Neden mi ? Çünkü küçücük bir iğneden korkan ben kalkıp doktora gidecektim.Korkunun ecele faydası yok diyerek koyulduk doktor yoluna...İçimde enteresan bir korku vardı.Farkında olmadan Osteosarkom'a Merhaba demiştim aslında!

27 Mayıs 2011 Cuma

Artık Blogger'den Merhaba diyeceğim...

Veee ilk Merhaba mı diyorum :) Kanserle ilgili özgeçmişimi daha önceden farklı bir blog sayfasında paylaşırken ve devamında bu konuyla ilgili bir web sitesi açmışken(www.osteosarkom.tr.gg) şimdi de blogger den yazmaya karar verdim.Yazılarımda geçmişi,şimdi ki zamanı ve geleceğimi okuyacaksınız! Evet geleceği sadece Allah bilir.Böyle dediğinizi duyar gibiyim ama hayallerimi Allah ile birlikte sadece ben biliyorum :) Gelecek ile ilgili bu hayallerim gerçekleşeceği için ''geleceğimi okuyacaksınız'' dedim.Yazılarım da ''iki farklı hayatı yaşamış'' bir insanı okuyacaksınız.Nasıl yani mi?  Devamı gelecek merak etmeyin...
Sevgiler...