Hayat,Paylaştıkça Çoğalır...

23 Haziran 2011 Perşembe

Kemoterapi ve Magnezyum Eksikliği

Kemoterapi tedavisinin bitmesine az kalmıştı artık. Hayat benim için sadece istifra etmekten ve halsizlikten,ağrılardan ibaretti. Nefes alıyorumdum fakat bir nefes için çok çaba sarf ediyordum. İlaç aldıktan sonra 16 gün boyunca istifra ediyor,yemek yiyemiyordum. 17. gün de biraz toparlıyordum kendimi.18. gün de bir iki lokma yemek yemeye başlarken 19 - 20 - 21. günlerde yine ilaç alıyordum. Bu şekilde bir hayatım vardı işte. 

Bir gün yatağıma uzanmış bir şekilde dinlenirken birden ağzımın yana kaydığını, el parmaklarımın kendi kendine kasıldığını ve değişik şekillere girdiğini hissettim. Korkuyla yataktan kalktım. Kimseye seslenemiyordum,konuşamıyordum. Ağzım istem dışı kayıyordu. Tamam dedim buraya kadar ! Felç geçiriyorsun Erdinç ! 

Yaklaşık yarım saat boyunca bu pozisyonda kaldım. Ardından yavaş yavaş düzelmeye başladım. Konuşmaya başlayabildiğim an ağlayarak bağırmaya başladım. '' Anne koşşşş,anneee...Bana birşeyler oluyor ! '' Olanları anneme anlattım . o da benim gibi korku ve paniğe büründü. '' - İlaçların yan etkisidir Anne'ciğim. Önemli bir şey değildir '' diyebildi. 

Gün içerisin de bu durumu bir kaç kez daha yaşadım. Çok enteresandı. Bir anda elinizin,yüzünüzün kontrolünüz dışında kasıldığını, gerildiğini,değişik şekillere girdiğini düşünün ve hareket edemiyor konuşamıyorsunuz. 

Bir kaç gün sonra doktora gittik. Durumu izah ettik. Bir kaç tahlil ve tetkik yapıldı. Sonuç : Kemoterapi ilaçlarından kaynaklanan magnezyum eksikliği. Bu eksikliğin yarattığı durum ise yaşadığım istem dışı kasılmalar,konuşamama durumlarıymış. Doktor ilaç yazdı ve nasıl kullanacağımı anlattı. Bu durum kemoterapi tedavisi boyunca geçmeyecekti. alacağım ilaç sadece sık ve ağır kasılma geçirmemi önleyecekti. 

Yine hayatımda bir ilki yaşıyordum. Resmen geçici bir süre felç oluyor,elimi kullanamıyor konuşamıyordum. Kim bilir daha neler neler görecek,yaşayacaktım ! Tek gayem bu tedavinin bir an önce bitmesi ve olumlu sonuç alabilmekti...

22 Haziran 2011 Çarşamba

Kemoterapi ve Kanamalar

Kemoterapi sürecini inanılmaz ağır atlatıyordum. İlaçların yan etkileri çok fazlaydı ve ağır ilaçlar veriliyordu. Vücudumun tüm dengesi alt üst olmuştu. Yeni bir beden de farklı bir hayat sürer olmuştum. Aynaya bakmıyordum, ta ki ayna bana bakana kadar !

Bir gün hastaneye gitmek için evden çıkarken kapının önünde ki ayna ile karşı karşıya geldim. Aileme aynaya bakmak istemediğimi belli etmemeye çalışıyordum. O nedenle evde ki aynaları kapattırmamıştım. Önlerinden geçerken hep başım eğik bir şekilde geçiyordum. Ama o gün ne olduysa birden başımı kaldırdım ve ayna bana baktı ! 3 kür ilaç almıştım. Bu yaklaşık 3 ay demek oluyordu. 3 ayda inanılmaz bir şekilde değişmiştim. Aynada ki beni tanıyamadım. Yüzümün güneş gören kısımlarında lekeler oluşmuş,kaşım,kirpiğim,saçım yok olmuştu. Ayrıca yüzümde kırışıklıklar vardı. Bu ben miydim ? 15 yaşında ki Erdinç'in görüntüsü müydü ?

Yine her zaman ki gibi 3 gün üst üste ilacımı almıştım ve evde yatıyordum. Artık istifra etmek hayatımın bir parçası olmuştu. Çok hızlı bir şekilde kilo veriyordum. Yeme içme tamamen kesilmişti. Sabaha karşı saat 4 civarında uyanmıştım. Burnumdan kan gelmeye başlamıştı. Şaşkınlıkla yanımda duran peçete ile silmeye, durdurmaya çalışıyordum. İlk defa böyle bir şey oluyordu. Sanki vücudumda ki tüm kan burnumda toplanmış ve oradan akıyordu. Kimseyi uyandırmak istemediğim için kendi başıma durdurmaya,tampon yapmaya çalışıyordum. Kanama artınca yanımda duran poşeti önüme aldım ve etrafa saçılmasını önlemeye çalıştım. Artık çok ilerliyordu. Sakince yanımda uyuyan anneme seslendim ve durumu anlattım. Annem poşetin içinde ki kanı ve etrafında ki kanlı tamponları görünce şok olmuştu. '' - Hemen hastaneye gidelim Erdinç.  -Biraz daha bekleyelim ben gitmem hastaneye anne ! '' bıkmıştım zaten hastaneye gitmekten. Baktım ki durum gittikçe ciddileşiyor '' - Anne hemen hastaneye gidelim dayanamıyorum '' deyip yataktan doğruldum ve tekrar yatağa yığıldım. Fazla kan kaybettiğim için bayılmıştım. Annem hemen ambulans çağırmış,apar topar taşımışlar beni. Bir ara gözümü açtığımda ambulansın içinde olduğumu fark ettim ve tekrar bayıldım. Annem yanı başımda ağlıyor saçımı seviyordu...

Hastaneye vardığımızda kendime gelmiştim. Yarı ayık yarı baygın bir şekilde sedyede yatıyordum. Herkes koşturuyordu bense başıma ne geleceğini bilmez şekilde sedyede duruyordum. Ambulans da geçici tampon yapmışlardı. O kanamayı durdurmuştu. Hemen kulak - burun - boğaz polikliniğine götürdüler beni. Geçici tampon çıkartıldı. Ağız ve burun kısmıma uyuşturucu bir krem sürüldü. Ne yapılacağını anlamamıştım. Doktor '' - Erdinç, burnundan gelen kanamayı durdurmamız lazım. bunun için burun deliklerinden sıkı bir tampon uygulaması yapacağım.'' doktorun elinde her biri en az 1 metre uzunluğunda sargı bezi vardı ve bunlarla burun deliklerimi tıkayacaktı. Peki ya çekeceğim acı ?

Sadece ağzımı,dudaklarımı hissetmiyordum. Burnumu hissediyordum. Nasıl bir uyuşma durumundaydım anlamış değildim. Doktor işleme başladı ve beraberinde ben bağırmaya. Böyle bir acı olmazdı. Sanki o bezlerin boyu metrelerce uzundu. Bir türlü işlem bitmiyordu. Bir ara anneme baktım ve başını diğer tarafa çevirmişti. Bakamıyordu ! Çektiğim acıya o da dayanamıyordu. Artık sesim kısılmış göz yaşım kalmamıştı. Sonunda her iki burun deliğine 1 er metrelik sargı bezi yerleştirildi. Yaşadığım stres ve acı nedeniyle ben yine bayılmış sedyeye yığılmıştım.

Artık kan alma vakti gelmişti. Çok kan kaybetmiştim. Doktorum bu kanamanın ilaçlardan dolayı trombosit düşmesi nedeniyle olduğunu söyledi. Kemoterapi alan hastalarda görülen bir durummuş.Hem kırmızı hem de beyaz kan almam gerekiyordu. Ayrıca doktorun dediği cümle '' şayet 1 saat daha geç kalsaydınız Erdinç'i kan kaybından kaybedebilirdik. Yaklaşık 200ml kan kaybetmiş '' oldu. Farkında değildim ama ölümden dönmüştüm.

O gün gece yarısına kadar hastanede kaldım ve sürekli kan aldım. 3 gün boyunca burnumda ki tamponla gezdim. Burun tıkalı olduğu için artık tat alma duyum da yok olmuştu. Hayatımın 3 günün bu şekilde geçirmek zorundaydım. Tek korkum bu tamponların girerken yarattığı acı çıkarkende olacak mıydı ? ki bu gerçekleşmedi çok şükür... Hala nefes alabiliyordum...Hala yaşıyordum...

19 Haziran 2011 Pazar

Saçlarım Kopuyor Anne...!!!

Kemoterapi'nin ilk gününü kolay atlatmıştım. Herhangi bir değişiklik yoktu hayatımda. 2.gün ilaç almaya gittim. Her zaman ki işlemler yapıldı serum bağlandı ve kırmızı ilacımı aldım. Hastaneden çıkıp eve doğru giderken vücudumda tuhaf halsizlik,mide bulantısı başlamıştı. Anlam veremiyordum. İlk günkü gibi kolay olacağını sanıyordum. Eve vardık ve bulantı iyice arttı. Artık dayanamıyor sürekli istifra ediyordum. Yemek yiyemiyor sadece istifra ediyordum. Artık hayat,nefes almak ilaçlar yüzünden daha da zorlaşacaktı. Bu tepkiler ilaçların yan etkisiydi. Yemek yiyememek ve sürekli istifra etmek vücut direncimi düşürüyor halsiz bırakıyordu. Bunlar hiç beklemediğim bilmediğim reaksiyonlardı. Bu durum 6 kür boyunca bu şekilde devam mı edecekti ? 

3. gün hastaneye giderken artık çok fazla bitkin ve güçsüzdüm. İlaçların yan etkilerini çok çabuk görmeye başlamıştım. Tek isteğim bir an önce bitmesiydi. Çünkü her ilaç aldığımda damar yolum tek seferde bulunamıyor acı içinde kıvranıyordum. Her gidiş gelişlerim henüz değneksiz yürüyemediğim için çok zor oluyordu. İlaçların kokusu burnumdan hiç gitmiyordu. Yemek yiyemediğim için sürekli ilaç istifra ediyordum. Bu nasıl bir hayattı ? Bu nasıl bir işkenceydi ? Bu kadar zor muydu bu hastalıktan kurtulmak ? 

Eve dönmüştüm yine. 18 gün rahattım. 18 günden sonra yine 3 gün üst üste ilaç alacaktım. İlk kürü atlatmıştım. En azından iğne acısı yaşamayacaktım. neredeyse her yarım saate bir istifra ediyordum. İstifra etmeye bile gücüm yoktu artık. Başımı dik tutmakta zorlanıyordum. Düşündüğüm tek şey '' bitsin artık bu '' oluyordu. 

Halsizlik,istifra,baş ağrıları bitmek tükenmek bilmeyen yan etkilerdi. Artık kilo vermeye başlamıştım. ilk kürün 10. günüydü. Yatağıma uzanmış baş ağrısı ile kıvranıyordum. Kendi kendime başıma masaj yapmaya çalışırken birden elime saçım geldi. Bir anlam verememiştim. Saçımı çektim ve olduğu gibi elimde kaldı.Ardından bir tutam daha,onun ardından bir tutam daha,bir daha,bir daha....İnanamıyordum ! Saçım kökünden çıkıyordu ! Yataktan bağırarak,ağlayarak kalktım. '' - Anneeee....saçlarımmm,saçlarımmm...saçlarım kopuyor anne ! Saçlarım gidiyor anne ! Saçlarım dökülüyor anne !  '' Anneme sarılarak ağlamaya devam ettim. Saçlarım dökülüyordu,yok oluyordu,tamamen değişiyordum,zayıflıyordum. O an ki şokla saçlarımı kendim tutarak çekmeye başladım. Annem beni durduramıyordu. 15 yaşında bir delikanlıydım. Saçlarım benim için çok önemliydi. Onlar beni yakışıklı gösteren,jole sürdüğüm,kendimce şekil verdiğim bedenimin parçasıydı...

Artık saçlarım yoktu ! Hepsini tamamen kaybetmiştim. Aynaya bakmak istemiyordum. Herkes bana acıyarak bakacaktı artık. Tüm gözlerde aynı bakış olacaktı. Tüm ağızlardan aynı kelime aynı ses tonu çıkacaktı . '' ahh yazıkk yavrumm benim ! '' Neye üzüleceğimi şaşırmıştım !

Elimden geldiğince bu halimi kabullenmeye başlamıştım. Artık sokağa bu şekilde çıkacaktım. Şapka ile kapatmaktan başka çara yoktu. ama yinede tedavi gördüğüm belli oluyordu. Çünkü saçım dışında kaşlarım,kirpiklerim ve vücudumda ki tüm tüyleri kaybetmiştim. Görüntüm tamamen değişmişti. Artık hastalıkla birlikte insanların bakışları ile de mücadele etmem gerekiyordu !

Not : Keoterapi tedavisi boyunca  sadec bir kez fotoğraf çektirdim. Altta ki fotoğraf tedavinin son aylarına doğru çekilmiştir. Bu fotoğrafın en büyük anısı ise ; tedavim bittikten yıllar sonra bir arkadaşım bu fotoğrafımı gördü ve ilk tepikisi '' aa Erdinç bu deden mi ? '' oldu. (İlaçlar yüzde leke oluşmasına,kaş,saç,kirpik dökülmesine ve yaşlı bir görüntüye sahip olmaya sebep oluyordu.. )



13 Haziran 2011 Pazartesi

Kemoterapi İçin Start Verildi...

Tedavi programı belirlenmişti. Kesin ve kesin kemoterpiye başlayacaktım. Bu tedavi 6 ay sürecek 21 gün aralıklarla 3 gün üst üste ilaç alacaktım. Bu arada okullar açılmış fakat ben tedavi nedeniyle dondurmuştum. 1 sene kaybım olacaktı. Henüz değneksiz yürüyemiyordum. Önümde çooook uzun bir yol vardı...

İçim de yine o bitmek tükenmek bilmeyen korku ile hastaneye gittim. Onkoloji servisi nasıldı ? İnsanlara ne yapıyorlardı ? Nelerle karşılaşacaktım ? Ne kadar saat kalacaktım ? Sedye üzerindeyken onkoloji polikliniğine gidene kadar aklımda uçuşan sorulardı. Polikliniğe girdim ve ilk şoku yaşadım ! Hastalar bitkin, yüzlerinde maske takılı,saçları,kaşları,kirpikleri dökülmüş,ayakta durmayı bırakın oturmakta bile zorluk çekiyorlar. Ben henüz 15 yaşındaydım. Bu duruma gelmek,bu görüntüye bürünmek istemiyordum. Çocukluğuma yakıştıramıyordum bu manzarayı...

İşlemlerim yapıldı ve tedavi odasına geçtim. Yine aynı manzara ! Hastalar sandalyede oturuyorlar ,kollarında serum bağlı ilaç alıyorlardı. Bu tablodan anladım ki bende de damar yolu açmaları gerekecekti. Çok zor bulunan damarlarım vardı ve ilk seferde açılması mucize olurdu.

İlaçlar serumlara enjekte edildi. Tek bir serum değil 3 büyük şişe serum alacaktım. Hemşire ile karşı karşıya geldik. '' - Erdinç damar yolu açacağım. Ailen damarlarının zor bulunduğunu söyledi. Lütfen çok kıpırdama. İlk seferde halledelim. '' ben titrek bir tonla '' - Peki '' cevabını verebildim. İlk deneme başarısız,ikinci deneme başarısız,üçüncü deneme oldu derken yine başarısız ve dördüncü denemede bingooo ! Damar yolum açılmıştı fakat ben tükenmiştim. Hiç kıpırdamadan duruyordum. İlaçları hissetmiyordum. Serum şişesinin içinde ilaç kırmızı renkti. İçimden '' harika ! bu böyle bir tedavi ise hiç zorlanmayacağım ve çabucak atlatacağım '' diyordum.

Tam 4 saat olmuştu. Serum çekildi ve '' hadi Erdinç yarın yine görüşeceğiz '' sesi ile kalktım sandalyeden. Hiç sağıma soluma bakmadan hareket ediyordum. Etrafımdakileri görmek istemiyordum. Başım hep öne eğik bir şekilde yürüyordum. Sedyeme çıktım ve hastane çıkışına doğru ilerlemeye başladık. '' Erdinç iyi misin anneciğim ? var mı bir ağrın ,sızın ? Kendini nasıl hissediyorsun ?  - İyiyim anne. Sadece iğne yerlerim acıyor. Onun dışında her şey normal. Bir problem yok. ''

Eve vardık ve dinlenmeye çekildim. Yorulmuştum. Koltuk değnekleri ile yürümek zordu ya da ben nasıl kullanılacağını bilmiyordum. Önümde 2 gün daha vardı. Ondan sonra 21 gün rahattım ( tabi ben öyle zannediyordum...) Günlüğüme kemoterapi günlerimi not almaya karar vermiştim. Biraz dinlenince aldım elime kalemi başladım yazmaya...

Ben Maske Takmam !

3 ay dolmuştu. Artık yataktan kalkabiliyor,bir takım ihtiyaçlarımı kendim görebiliyordum. Bacağıma çok yüklenmemek şartı ile üzerine basabiliyordum. O kadar iyi bakım gördüğüm halde kalçamda yaralar oluşmaya başlamıştı. önce ki yazım da bahsetmiştim sıcaklardan. Allah yardım etti ve daha çok yara oluşmadan yataktan kalkabildim. Hayatımda ilk defa yatalak bir yaşam sürmüştüm. Duş alamıyorsunuz,tuvalete gidemiyorsunuz,lavabo altında foşur foşur elinizi yıkayamıyorsunuz,su içmek istediğiniz kalkıp alamıyorsunuz,sürekli yanınızda biri olması gerekiyor ve ona bağımlısınız. Çok ama çok zor bir yaşam. Üstelik bu yaşamı yıllarca sürmek zorunda olan kişiler var.Yatalak yaşam farkındalığımı arttırmıştı.

Artık hastaneye gitme zamanıydı. Patolojı sonucu çıkmıştı. Bu sonuca göre bundan sonra ki tedavi belirlenecekti. Doktorum ameliyat olmadan önce kemoterapi gerekmeyebilir demişti. Ama yinede patoloji sonucu önemliydi. Kalp atışları hızlandı. Kemoterapi hakkında detaylı bi bilgim yoktu. Nasıl uygulanır,ne kadar uygulanır vs...tek bildiğim ilaçlardan dolayı saçların döküldüğü,zayıflanıldığı ve maske kullanma zorunluluğu. Benim sürekli tekrar ettiğim cümle ise '' ben maske takmam '' idi.

Annemle birlikte doktorun odasına girdik. Her zaman ki gibi doktorum beni karşısına oturttu ve '' -Bak Erdinç., patoloji sonucuna göre kemoterapi tedavisi görmen gerekiyor. Risk almak istemiyoruz. Tekrardan aynı sıkıntıları yaşamanı ve metestazla karşılaşmanı istemiyoruz. O nedenle kemoterapi tedavisine başlayacağız. Artık onkoloji servisine gideceksin. Bende sürekli takip edeceğim gelişmeleri. Bu tedaviyi bitirdikten sonra kontrollerin yapılacak ve tamamen kurtulacağız kanserden '' Söyleyecek sözüm yoktu. Tek yapabileceğim ağlamaktı ve bende o sırada bol bol ağladım. Saçlarım mı dökülecekti ? Güçsüz kalacak kadar kilo mu verecektim ?  ve maske mi kullanacaktım ? Peki ya canım çok acıyacak mıydı ?Sorular sorular ve beraberinde korkuları tabi ki....

 Doktorun yanından ayrıldığımız da anneme ısrarla aynı cümleyi söylüyordum '' ben maske takmam,ben maske takmam ! ''

6 Haziran 2011 Pazartesi

3 Ay Yatalak Yaşam ve Enfeksiyon...

Adana nın en sıcak yazı. Havanın 40 dereceyi geçtiği bir sıcak ve ben ameliyat olmuş evde yatıyorum. Doktorum 3 ay boyunca yataktan kalkamayacağımı söylemişti. '' - Erdinç çok ciddi bir operasyon geçirdin.Bacağın atel alçıda kalacak ve yataktan kalkmaman gerekecek '' Hayatım da ilkleri yaşamaya başlamıştım. 3 ay tuvalet ihtiyacımı görmek için bile kalkamayacaktım. Yapılacak bir şey yoktu. Her zaman ki gibi başa gelen çekilecekti.Yatmak ağır gelmiyordu ama ''altından alınması'' en çok bu üzüyordu beni. Sağ olsun canım annem hiç üzülmeyim diye elinden geleni yaptı 3 ay boyunca ve bana hiçbir sıkıntı hissettirmedi. 
Havanın sıcak olmasından bir kaç dikişimin kaynaması sorun olmuştu. Dikişlerimi aldırmaya hastaneye gittik. Tutmayan dikişlerden sıvı akıyordu. Doktor enfeksiyon kaptığımı ve antibiyotik tedavisine başlamam gerektiğini söyledi. İğne,hap derken ilaçlar bitti ama enfeksiyon geçmemişti. Son çare kaynamayan dikiş yerlerinden tekrar açılacak, o kısım yıkanacak ve tekrardan dikilip kapatılacaktı. Bunlar lokal anestezi ile gerçekleşecekti. Tabi ben bunu duyunca başladım korku içine girmeye. 3. kez operasyon geçirecektim...

Korku içinde lokal anestezi ile gerçekleşecek operasyon zamanı geldi çattı. Aslında korktuğum gibi olmamıştı. Sadece uyuşması için vurulan 7 tane iğneyi hissetmiştim bunun dışında hiçbir his yoktu. Çok enteresan bir andı. Bacağımın bir kısmı açık ve ben içini görüyordum. Evet evet bir kaç saniyeliğine de olsa meraktan başımı kaldırıp bakmıştım neler oluyor diye =) Ama tabi sadece bir kaç saniye. Yüreğim dayanmadı gördüğüm manzara karşısında. 3. operasyon macerası da böyle sonuçlandı. Enfeksiyondan kurtulmuştum. Artık böyle bir durum yaşamayacaktım.3 ay geçtikten sonra ayağa kalkacaktım ve her şey son bulacaktı.

( Nereden bilebilirdim ki 3 ay sonunda kemoterapiye başlayacağımı,2 sene değneklerle yürüyeceğimi ve ilerleyen yıllarda tekrar enfeksiyonla karşılaşacağımı ! )

2 Haziran 2011 Perşembe

7 Saat Süren Ameliyat ve 4kg Tümör

Gözlerimi açtığımda ağzımda oksijen maskesi takılıydı .Sadece soğukluk hissediyorum.Çok fazla üşüyordum. Sürekli '' Erdinç uyan,Erdinç ameliyat bitti,Erdinç kendine gel '' sesleri çınlıyordu kulağımda. Etrafımda yeşil gömlekli insanların sülitlerini görüyordum. Her yer puslu. Bir kaç dakika gözüm açık kalıyor sonra tekrar uyuyordum. Gözümü tekrar açtığımda sedye de odama doğru götürülüyordum. Bir an annemin sesini duydum '' Erdinç,anneciğim buradayız,ameliyatın bitti,çıktın anneciğim,yanındayım annem '' sadece ''yavaş sürün sedyeyi çok acıyor çok acıyor'' diyebildim ve tekrar uyudum. 3. kez gözümü açtığım da ise yatağıma yatırılmaya çalışıyordum. O sırada sarsıntıdan dolayı korkunç bir ağrı çekiyor,canım acıyordu. Sürekli sorduğum soru ise '' bacağım yerinde mi ? Bacağım duruyor mu? Bacağıma bakın ? Anne bacağıma orada mı ? '' Ameliyatın amputasyonla sonuçlanmayacağını biliyordum fakat yinede tedirgin ameliyata girmiştim. '' Merak etme anneciğim herşey yolunda,bacağına bir şey olmadı '' Rahatlamıştım .Ama yine uykuya daldım. Morfin bağlamışlardı ve her 15dk da bir cihaz otomatik olarak vücuduma morfin veriyordu. Dolayısı ile uykuya geçiyordum sürekli. Artık yavaş yavaş gözümü açabiliyordum. İlk işim hafif doğrulup bacağıma bakmak oldu. Boydan aşağı doğru sarılmış ve atel alçıya alınmıştı. Bandajların arasından 2 tane kalın hortum sarkıyordu ve o hortumlardan kan akıyordu. Sağ elimin üstünde bir intiraket bağlı oradan morfin alıyordum. Sol elimin üstünde ki intiraketten de kan alıyordum. Sırtımda tam omurum da bir rahatsızlık hissediyordum. Oradan da ince bir hortum bağlanmıştı.Çok şiddetli ağrım olursa oradan morfin verilecekti. Kısaca her yerimden sarkan bir hortum,serum vs vardı. '' - Anne kaç saat oldu ? Çıkarttılar mı tümörü ?  - Anneciğim ameliyatın 7 saat sürdü ve 4kg ağırlığında tümör çıkartıldı.Biz de çıkan parçayı gördük.Çok ama çok büyüktü.Kurtuldun annem ! '' 7 saat ve 4 kilo tümör ! Şaşırmıştım! Hala nefes alabiliyordum ve hala bacağım yerinde duruyordu. Çok zor 10 gün geçirdim hastanede. 10 gün boyunca yataktan kalkamıyor ,hareket edemiyordum. Tuvalet ihtiyacıma bile gidemiyor,altımdan alınıyordu. Ağrılar korkunç şekilde şiddetliydi. Aradan bir kaç gün geçince annem başladı anlatmaya. '' Sen ameliyattayken sürekli dua ettik. Çok zor bir 7 saat geçirdik,zaman durmuştu sanki. Doktorun dışarı çıkar çıkmaz hemen yanına koştuk. Serdar Bey'in gözlerinin beyazı gözükmüyor,kıpkırmızı olmuştu.Resmen kan oturmuştu gözlerine.''- Ortopedinin en zor fakat en başarılı ameliyatını gerçekleştirdik.4 kg tümör çıkarttık.Tümörü size bahsettiğim damardan sıyıra sıyıra çıkarttım.O nedenle bacağı kurtarabildik. Herşey yolunda'' dedi. Hepimiz sevinç gözyaşlarına boğulduk.'' Annemden duyduklarıma çok sevinmiştim. Kurtulmuştum ! 
Benim gibi küçücük iğneden korkan biri için 10 gün hastanede yatmak resmen ölümdü. Tahmin edersiniz ki sürekli iğne yapılır ,ilaç verilir,pansuman,ateş-tansion ölçme...En zoru pansumanlarımdı. İlk pansumanımda hem heyecan hem korku vardı. Acaba bacağımın şekli nasıldı? Dikişlerim ne kadardı ? O hortumlar neydi ? Pansuman zamanı...Ben de büyük bir ağıt,korku. Bandajların açılması,sargı bezlerinin dikişleri takılması ve çektiğim acı. Sonunda tamamen bandajlar çıkartıldı. Şok olmuştum ! Bacağım neredeyse boydan boya dikişliydi. Diz altında ve bacağın üst kısmında hortumlar takılıydı ( Onların adı direnmiş.Pis kanı boşaltmaya yarıyormuş ve 2-3 gün sonra çıkartılırmış.) Oldukça şaşkındım .Ne kadar büyük bir operasyon geçirdiğimi daha iyi anlıyordum. Pansuman ağıtla başlayıp ağıtla bitmişti. Hastane süreci yani 10 gün acılar içinde geçti. Bu acılara bir de sıcak eklenmişti. O sene Adana da sıcak tavan yapmıştı. 40 derece de yatakta yatıyordum ve klima yoktu ! 10 gün sonun da büyük bir sevinçle evime çıktım. En azından artık hastane stresi yoktu. Evimde daha temiz bir ortamda kalabilecektim.Bu sayede motivasyonum da artmış olacaktı. Gerçekten insanın evi gibi yok...ve artık evdeydim...farkında değildim belki ama çok ciddi zorluklar beni bekliyordu !