Hayat,Paylaştıkça Çoğalır...

21 Mayıs 2023 Pazar

Böbrek Nakil Sonrası Süreç...

 Merhaba ,


Nakil öncesi süreç hakkında bir yazı yazmıştım. Okumayanlar buradan ulaşabilir. 

En son ameliyat günü verilmişti ve nakil sonrası sürece başlamıştık...

Ameliyat gününden bir gün öncesinde alıcıya nakil sonrasında verilecek ömür boyu içmesi gereken ilaçlar verilmeye başlanılıyor. Amaç vücudu alıştırmak. Daha önce ki yazımda herkesin birbirine böbrek veremediğini , akrabalık arandığını belirtmiştim. Aslında sadece akraba olmakta yetmeyebiliyor. Alcı ve vericiyi kamera ve ses kaydı olan bir odaya alıyorlar ve iki tanede tanık bulmanız gerekiyor. Herkesin rızası ile işlem yapıldığına dair kayıt alınıyor ve tanıklarda gerekli evrakları sizinle birlikte imzalıyor. Bu görüntüler hem emniyete hem de sağlık bakanlığına gönderiliyor. Şayet verici evli ise eşinden de onay alınması gerekiliyor. Eğer ki eşi onay vermezse böbreğini alıcıya veremiyor. Verici için herhangi bir işlem yapılmıyor.

Bize bu belirttiğim prosödür hastaneye yatış yaptıktan sonra sağlandı. Belki de nakil öncesi de yapılıyor olabilir.

Verici ve alıcı aynı anda ameliyathane bekleme salonuna yataklarıyla birlikte alınıyor. Verici yarım saat kadar önce ameliyata alınıyor. Alıcı o esnada salonda bekliyor. Ardından uyuşturucu bir ilaç verilerek vericide alınıyor. (ben ameliyathaneye girdiğimi hatırlamıyorum. Salonda bayılmıştım)

Verici 4 saat sonra alıcı 6 - 7 saat sonra ameliyattan çıkıp odasına alınıyor. Ağrı olmaması için morfin takılı oluyor ve elinize bir buton veriyorlar. Ağrın olduğu zaman bu butona basıyorsun makine düzenli miktarda damar yolundan morfin veriyor. Her iki kişide de sonda takılı oluyor. İdrar takibi çok önemli. Verici robotik alıcı açık ameliyat oluyor. 

Ağrı kısmına gelecek olursak, evet ciddi bir ağrınız oluyor. Hem verici hem de alıcı için... Ağrı kesicilerle müdahale ediliyor. Vericiyi ilk gün akşamında ayağa kaldırıyorlar ki kişi çok fazla zorlanıyor ağrıdan dolayı. Yürümesi gerekiyor. Robotik ameliyatlarda vücuda gaz verilip şişiriliyor. Bu gazı vericinin atması gerekiyor. Bunu da bol bol yürüyüş ile sağlayabiliyor.  Alıcıyı ise ertesi gün ayağa kaldırıyorlar (ben de durum farklı oldu protez kullandığım için hemen kalkamadım)

Alıcı cok fazla bir ödemle ameliyattan çıkıyor(ben 5.200kg fazlalıkla ameliyattan çıktım)Bu odem idrar söktürücü ve takip ile boşaltılıyor. Sonda alıcıda 3 gün kalıyor ve bu süre zarfında kanlı idrar yapıyorsunuz. İdrar renginiz tamamen kırmızı çıkıyor. Panik olmayın  bu normal bir süreç. Sonda çıktıktan sonra idrar rengi de normale biniyor. 

Vericiyi ertesi gün taburcu ediyorlar fakat bu tamamen iyileşmiş demek olmuyor. Agrısı ile eve çıkıyor. Nakilde daha çok alıcıya yoğunlaşılıyor, çunku o risk altında. Ömür boyu içmeniz gereken ilaçlar ve 3-6-ay  ve 1 sene boyunca enfeksiyondan korunmanız için içmeniz gereken ilaçlar düzenli saatler aralığında veriliyor. Sürekli tansiyon, nabız ve ateş ölçülüyor . Her gün kan alınıyor ve tüm değerler kontrol ediliyor (kreatinin, fosfor, potasyum, tam kan sayımı vs) Çıkan sonuçlara göre ilaç dozu ayarlanıyor ya da ilacınız değiştiriliyor.

Burada kreatinin düşmesi çok önemli. Hemen düşüş gerçekleşmeyebiliyor. Bazı günler artış bile olabiliyor. İşte bu nedenle her gün kan alınıp tahlil yapılıyor ve sonuca göre ilac ayarlanıyor. 

Düzenli şekilde su içmeniz gerekiyor. Aldığınız sıvı miktarı ile çıkardığınız idrar her gün kontrol ediliyor. Şayet az idrar yaptıysanız hemen idrar söktürücü yapılıyor. Vücutta ödem oluşmaması gerekiyor. İdrar yaparken yanma, kesik kesik idrar gelmesi vs tarafınızdan kontrol edilmeli. 

Yaranız, göbek altından yukarı kısıma kadar yarım ay şeklinde oluyor. Benim 22 dikişim vardı. yara ağrınız hemen geçmiyor tabi ki...

Kreatininde düşme hızı yavaşsa ya da farklı durumlar varsa ona göre farklı müdahaleler yapılıyor. Mesela ben ameliyattan sonra böbrek biyopsisi oldum. Kreatinin yavaş düşüyordu. Bobrekten parça alındı. Sonuca göre plazma peres tedavisi uygulandı .Kanıma yeni albuminler yüklendi. Bu tarz durumlar hastaya göre değisiyor. 

Verilen ilaçlar çok ağır olduğu için haliyle vücut dengeniz sarsılıyor. böbreğin vücuda alışma evresi olduğu gibi ilaçlarında vücuda alışma dönemi var. Çok sıkı bir takip altında olmanız gerekiyor

Böbrekle idrar mesanenin arasına ameliyat esnasında bir katater yerleştiriliyor. Bunun sebebi böbreğin rahat şekilde mesaneye idrarı ulaştırabilmesi. 40 gün sonrasında bu katater ufak bir operasyonla idrar deliğinden çıkarılıyor. Şayet hemodiyaliz katateriniz varsa bu katater de 40 gün sonrasında çıkarılıyor.

Taburcu edildikten sonra kontrollerinizi asla ihmal etmemeli düzenli bir şekilde kontrole gitmeniz gerekiyor. Bu kontroller çok önemli.

Ben hastanede toplamda 45 gün kaldım fakat bu ameliyattan sonra kaldığım gün sayısı değil. Oncesinde 1 hafta ameliyat sonrasında 38 gün oluyor. İki kez enfeksiyon tedavisi gördüm. Çünkü kataterim vardı ve enfeksiyon kaptı. Plazma peres tedavisi görüp bobrek biyopsisi geçirdim. Ayrıca kalp anjiyosu oldum. Az öncede dediğim gibi hastaya göre uygulanan tedavi değişebiliyor. 

Geçirilen operasyon çok büyük bir operasyon. Kolay bir süreç beklemeyin. Diyalizden kurtulmak için muhteşem bir çözüm. O nedenle zorluğuna katlanılabilir. Ömür boyu dikkatli yaşamanız gerekiyor. Bu da çok sıkıntılı bir durum değil. Zorlukları göze alarak yola çıkmanız gerekiyor. Her şey zamanla düzeliyor , toparlanıyor. Sabırlı olmanız gerekiyor. 


Bu süreçte en önemli olan konulardan biri ameliyat olacağınız hastaneyi çok iyi seçmeniz gerekiyor. Ameliyatın sonrası süreci gerçekten çok önemli. Hekimleriniz çok önemli. Takibiniz çok önemli.  Hastane ile ilgili deneyimlerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.

Umarım her şey gönlünüzce olur.


Sevgiler

Erdinç


İnst : @erdincyumusak

mail : erdincyumusak@gmail.com

16 Mayıs 2023 Salı

Böbrek nakil öncesi süreç...

 Merhaba, 

Hep aynı cümle ile başlıyorum blog yazılarıma, ''uzun zamandır yazamamıştım :) ''

O kadar çok şey oluyor ki hayatta...Zaman ayırmak bazen problem oluyor. 

Aylar öncesi başıma gelen böbrek yetmezliği tanısı sonrası böbrek nakli oldum. Bunu başka bir yazımda detaylı anlatacağım. 

Bu yazıyı yazmamın sebebi, aynı durumu yaşayacak olanlara nakil öncesi ve sonrası süreçler hakkında bildiklerimi ve tecrübelerimi aktarmak amaçlı. Belki rota çizmenize yardımcı olabilirim.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki oldukça meşakatli ve zor bir süreç... Sonuçta vücudunuza yabancı bir organ naklediliyor ve bunun öncesi süreci fazlasıyla detaylı bir süreç.

Vericinin akrabanız olması gerekiyor. Örneğin: Bir arkadaşınız sizi çok seviyor ve böbreğini vermek istiyor. Hastahane tarafından kabul edilmiyor. Yasaya aykırı. Aranızda anlaşma yapmış olabilir, arkadaşınız böbreğini size satmış olabilir, düşüncesiyle işlem sağlanamıyor. 

X akrabanız böbreğini size vermeyi kabul etti. Peki şimdi ne yapacaksınız?

Öncelikle nakil işlemini sağlayan hastahane ve bu hastahanenin işlemi yapacak hekimlerini araştıracaksınız. Her hastahane bu konuda tecrübe ve yetki sahibi değil. Hastahaneye karar verdikten sonra başvurunuzu organ nakil bölümüne giderek gerçekleştireceksiniz. Bölümün koordinatörü size ne yapacağınız konusunda yardımcı olacak. Tüm yönlendirmeler koordinatör tarafından sağlanacak.


Yaklaşık bir hafta ya da çıkan tahlil , görüntüleme sonuçlarına göre daha uzun bir süre çeşitli tahlil, tetkik, görüntüleme işlemlerine gireceksiniz. Hem verici hem alıcı bu işlemlerden geçmek zorunda. Çok detaylı bir süreç olduğundan bahsetmiştim. Emar, tomografi, rontgen, ultrason, kan tahlilleri, idrar tahlilleri, kardiyoloji kontrolü, nefroloji kontrolü, verici kadın ise jinekoloji kontrolü, mamaografı, doku uyum testleri...

Nakil öncesi bu işlemlerin sağlanmasının sebebi hem alıcıyı hem de vericiyi korumak, ikisine de zarar vermemek. Evet yorulacaksınız ama sonuçta hersey çok güzel olacak :)

Çıkan tahlil sonuçlarına göre hekimleriniz farklı tahlillerde isterse onlarıda yaptırmanız gerekecek. Her bir detaya bakılacak, incelenecek, araştırılacak. İşte bu nedenle hastahane ve hekim çok önemli. Siz sabredeceksiniz... 

Tüm tahlil ve tetkikler yapıldı ve tüm sonuçlar alındı, verici böbreğini vermeye, alıcı ise böbreği almaya uygun görüldü ise işte şimdi yeni sürecinizin başlangıcına geldiniz demek oluyor...


Ameliyat tarihi alacaksınız ve verilen tarihte nakil işleminiz gerçekleşecek.

Allah yolunuzu açık etsin ve rabbim yardımcınız olsun.

Her şey su gibi akıp geçecek, inanın...

(Nakil sonrası süreci başka bir blog yazımda paylaşacağım)


Sevgiler

Erdinç


inst: @erdincyumusak

mail: erdincyumusak@gmail.com


19 Aralık 2021 Pazar

Nasıl iyileşiyorum?

Ruhunu iyileştirmezsen, bedenin  hasta kalır.

Yaşadığım hastalık süreçlerinde hep bu düşünceden yola çıktım. Tıbben yapılması gereken her şey yapıldı. Peki bu yeterli miydi? Yaşanılanların ruhumda yarattığı deformasyonu kim düzeltecekti?

Bu yazımda sadece son yaşadığım amputasyon sürecinde, ruhumu iyileştirmek için kendi çizdiğim yoldan, kendi yöntemlerimden bahsetmek istiyorum. 

Ben 15 yaşından bu zamana kadar yaşadıklarımdan sonra hiçbir zaman psikolog desteği almadım. Bunu bir marifet olarak yazmıyorum. Aslında uzmandan destek almayı çok isterdim ama o zaman ki imkanlarımız buna elverişli değildi. Kendime yetmem gerekiyordu. Amputasyon öncesi ve sonrası psikolog desteğinin çok önemli olduğunu ve bu sürecin büyük bir parçasını oluşturduğunu biliyordum. Kendi yöntemlerimle bu süreci de atlatmalıydım.

Ne yaparsanız yapın, ister uzmandan destek alın, ister kendinizi teselli edin, kimse güle oynaya bir parçasını ameliyat masasına bırakmaz, bırakamaz. Bu bence büyük bir yalan. Ben de durumu kabullendiğimi söyledim fakat bu kabulleniş asla tamamen kabul etmek anlamına gelmiyordu. Son ana kadar ağlayarak yumdum gözlerimi. Kabul etseniz de etmeseniz de yaşanılacağın önüne geçemiyorsunuz. Ben bu düşünceyi kabul etmiştim. Size düşen tek şey, nefes aldığınız sürece ,mevcut durumunuzla yaşantınızı daha kaliteli bir şekilde ilerletmeye çalışmak oluyor.

Amputasyon öncesi ve sonrası bana kötü gelen her ne varsa bıraktım. Haber bültenlerini izlemedim. Gazete okumadım. Gündemi takip etmedim. Kimseye sitem etmedim. Kimseyle olumsuz konular hakkında konuşmadım. Saygı çerçevesinde , hayır demesini bildim. İstemediğim hiçbir şeyi yapmadım. İstemediğim kişi ile görüşmedim. En önemlisi ise, kimsenin söylediğini ve düşündüğünü hiçbir zaman kafama takmadım. Kaldı ki elalem denilen tayfanın ne söyleyip ne düşündüğünü oldum olası umursamayan bir yapım, hep vardı. Kimsenin düşüncesinden  sorumlu olmadığımı çok iyi biliyordum.
( Sen iyi olmadığın sürece zaman durur. Kulaklarını tıkamayı bilmelisin.)
 Hiçbir zaman benden iyisini düşünmedim, çünkü hayatta sizden daha zorunu yaşayan insanlar var. Bu bilinçle ilerlemeye çalıştım.

Amputasyon öncesi yaşadıklarımı ''21 Gün Bekleyiş'' isim yazımda paylaşmıştım. 

Küsmek bir anlam ifade etmiyor. Hayata küsmek...Aslında denemesi bedava. Küsmeyi deneyin ve sonuca bakın. Mutsuz, huzursuz, anlamsız bir kişi haline geleceksiniz. Size sağladığı fayda ne? Neden küselim ki? Bu hayatta sahip olduğumuz tek şey uzuvlarımız mı? Bu hayat bize sadece uzuv mu sundu? Çiçekler kimin için açıyor? Doğa kimin için var? İnsanlar kimse hizmet ediyor? Arılar kimin için bal yapıyor?.....O kadar çok şey var ki bizler için bu hayatta var olan, işte bu nedenle küsmek bir seçim olmamalı bu güzelliklerden mahrum kalmamak adına...Sadece bakmayı bilmek ve baktığını görmek gerekiyor, bunları anlayabilmek için.

İşte ben de bu noktada küsmedim ve sahip olduklarıma gören gözle bakmaya çalıştım. Ruhun tedavisinde birebir iyi gelen bir yöntem. Bizler genelde hep daha iyisini isteriz. Bu istek sahip olduklarımızı unutturur. Ne zaman ki sahip olduğumuzu kaybederiz , işte o zaman kıymetini anlarız elimizden gidenin...Meğer ben iyisine sahipmişim, deriz. 

Ruhunuzu iyileştirmek mi istiyorsunuz?  Paylaşın ve  dokunmayı deneyin. İnsanların yüreğine, doğaya, iyiliğe, nezakete, hoşgörüye dokunun ve yaşadıklarınızı paylaşın, konuşun, yazın...

Kendime amputasyon sonrası şu soruları sordum;

 1-  ''iyileşmek istiyor musun?''
 2- ''ruhunu iyileştirmek için ne yapmalısın?''

Her şey bu iki soruyla başlıyor. Önce istemek...sonra eyleme geçmek...

Yazımda bahsettiğim eylemleri gerçekleştirerek iyileşiyorum. Buna ilk önce isteyerek başladım. 
Evet gerçek ortadaydı, artık sol bacağım yoktu. Son 23 senede yaşadıklarım belki de roman olurdu. Bunların hepsi gerçekti fakat bu gerçekler yola devam etmemi engelleyecek gerçekler değildi. Yine insanlara dokunabiliyor, yine çiçekleri koklayabiliyor, yine arının yaptığı balı tadabiliyor, yine gökyüzüne bakabiliyor, yine , yine yine kaldığım yerden devam edebiliyordum. Bu durumda gerçek çok önemli miydi ki?
 Az önce de bahsettiğim gibi her şeye gören gözle bakmak gerekiyordu. 
Benim gördüğüm, gerçeğin önemsiz olduğuydu...

Benim ruhum her gün iyileşiyor. İzlediğim yöntemleri uygulamaya devam ettikçe de ruhum daha da güçleniyor ve güçlenmeye de devam edecek.

Yaşadığınız sorun her ne olursa olsun, yazdıklarımı uygulamayı deneyin. Kaybedeceğiniz bir şey yok. 

Herkesin hayata gören gözle bakabilmesini diliyorum.

Erdinç

İnstagram : @erdincyumusak
E-mail : erdincyumusak@gmail.com
 









 

  

24 Ekim 2020 Cumartesi

Arkadaşlarıma, dostlarıma....

 Aslında yazmayı zaman zaman sevmiyorum. Bazen sadece dinlemek geliyor içimden, bazen de anlatmak. Ne zaman ki yazma aşkı doğuyor, işte o zaman alıyorum elime bilgisayarı. Klavye kalem oluyor, ekran kağıt. Sadece konuyu önceden belirliyorum, düşünceler anlık dökülüyor...Böyle spontane yazmak daha çok hoşuma gidiyor.

Uzun zamandır zihnimde belirlediğim bir konuydu, sürecimde ki arkadaş, dost ilişkilerim ve bunu yazıya dökmek. İşte bugün yazma aşkı doğdu yine. Kulağımda kulaklık ve sakin dinlendirici bir melodi ile dökülüyor yaşanılanlar, düşünceler...

Düşünsenize hayatımıza nefes aldığımız süre boyunca ne kadar çok insan giriyor. Bence çok insan tanımak, farklı düşünceleri, kültürleri görmek insanın gelişimine çok fazla katkı sağlıyor. Tabi ki bu durumu katkıya çevirmek sizin elinizde. Neden çok insan tanımak istediğini önce kendine sormalı.

Çocukluğumdan bu yana insan ilişkilerine önem vermişimdir. Çünkü her insanın bana bir şeyler öğreteceğine inanmışımdır. Gayem çok dostum olması değil, çok fazla arkadaşım olmasıdır. Bu düşünceyle hep yeni insanlar tanımak adına hamleler yapmış, bu konuda da başarılı olduğumu düşünmüşümdür. İnsan insana her zaman muhtaçtır der annem. Belki de bu düşünce zihnime çok kazındığı için bu yolda ilerlemiş olabilirim. Net bildiğim tek şey, insan tanımaktan, arkadaş olmaktan hiçbir zaman pişmanlık yaşamadığım.

İnsan ilişkilerimde olması gereken her zaman gerçekleşmiştir. Yani hayal kırıklıklarımda olmuştur, beklentimin üstünde de ilgi görmüşümdür. Hayat mükemmel ilerleyemez ki...Her şeyde iniş çıkış olduğu gibi arkadaş, dost ilişkilerinizde de iniş çıkış yaşayacaksınız. Kimi zaman kavga edecek kimi zaman küsecek kimi zaman sarılıp birlikte ağlayıp, güleceksiniz. Kimileri hayatınızda kalacak , kimi ise çıkacak. İşte her şey olması gerektiği gibi ilerleyecek. 

Arkadaş ve dost  terimleri benim için iki ayrı terimdir. Dostuma arkadaş demem. Dostun , gönlümde ki mertebesi çok yüksektir. Arkadaşlarınızla hayata dair genel konuşursunuz. Dostlarınızla hayatınızı konuşursunuz. Arkadaşlarınızla muhabbetiniz sınırlıdır, dostlarınızla sınırları aşarsınız. Arkadaşınızın derdini bilmezsiniz , dostun gözünden anlarsınız. Arkadaş ikinci plandadır, dostunuz ilk...(mukayese ettiğim sadece arkadaş ve dost)

Ben yaşadığım süreçlerde arkadaş ve dost ilişkilerim bakımından şanslı oldum. Neden şans diyorum, çünkü beklediğim , hatta beklentimin üstünde dahi ilgi ve destek gördüm. Ektiğimi biçtim. Elbette hayal kırıklıklarım, kırgınlıklarımda olmadı değil. Derinden yaralarım açılmadı değil...Umut verilip yarı yolda da bırakıldım, ameliyatım sonrası bir kere dahi ziyaretime gelmeyende oldu...üstelik dost dediklerimden...ama yüzdelik orana vuracak olursam, hep yanımda olan daha fazlaydı.

Ben bu hayatta kimsenin tek başına başarı elde edebileceğine pek inanmıyorum. Belki istisna vardır ama bu durum kaideyi bozmuyor. Hepimizin birilerine ihtiyacı var ve hep var olacak. 

Bir insanın uzuv kaybı yaşaması gerçekten çok büyük bir olaymış .Hem manen hem madden ciddi bir yükü varmış. Düşünsenize bedeninizin  bir parçası toprağın altında ama siz hala nefes alıyorsunuz. Basit bir operasyon geçirmiyorsunuz. Beyninizin yeni bedene alışmasını bekliyorsunuz. Anatominiz değişiyor ve bu süreç öyle bir iki aylık süreçte olmuyor. Uzun vadeli bir yenilik sizi bekliyor. 

Ben bu olayın başıma geleceğini önceden biliyor, hissediyordum. Dostlarıma bu ihtimalin var olduğundan bahsetmiştim ama zamanını bilmiyordum...2019 Haziran 11...bir anda yürüyemeyerek bacağımla vedalaşma sürecine girmiş oldum. Acaba ? diyordum yine de...Acaba veda zamanı gelmiş miydi ya da geliyor muydu? Kondurmak istemiyordum bu düşünceyi zihnime ama gerçeklerde vardı. Bir dostumla paylaştım bu durumu ama çalmadı kapımı... Sanırım gidecek dedim. 2 ay raporlu yattım evimde. Filmler, emarlar, tomografiler çekildi. İğneler yapıldı. Bir şey çıkmadı. Bazıları kas yırtılması dedi, bazıları tendon kopması. İki ay sonrası işime döndüm değnek ile...Geçecek dedim hep. Bir gün işten eve geldiğimde değneksiz yürümeye başladım evin içinde. Ağrım yoktu. Tamam dedim bu geçici bir durummuş. Oturdum koltuğa. Tekrar kalktığımda yine yürüyemedim ağrıdan. O gün son oldu değneksiz adım atışım...4 ay daha devam ettim değneklerle işe. Gün geçtikçe iyiye değil kötüye gidiyordum. Kimseye bir şey söyleyemiyordum. Belli etmiyordum. Yüreğim kan ağlıyordu, canım acıyordu. Veda yaklaşıyordu. Bir kaç dostuma daha bahsettim durumu. Herkes şaşkın ve üzgündü ama herkesin tek dediği cümle Erdinç bu son değil, kurtulabilirsin, oluyordu. Gün geldi ve hiç yürüyemez hale geldim. Karar verildi, 4 Aralık günü ampute edilmesine. Bir kaç gün yalnız kaldım. Kimseyle konuşamadım. Sonrasında toparlanınca ilan ettim herkese. Çünkü herkese ihtiyacım vardı. Herkesin enerjisine, inancına , desteğine...Dostlarım durumu zaten biliyorken arkadaşlarımda öğrendi ve işte ondan sonra ne telefonum ne kapım susmadı. Az öncede demiştim ya , ummadığım kişilerden destek görürken, umduğum kişilerin sesin dahi çıkmadığı oldu. Ben hep olumlu tarafındaydım bu durumun. Çiçekler, iyi dilekler, mesajlar, telefonlar, ziyaretler bitmedi.21 gün boyunca bekledim bacağımın gideceği günü evde, arkadaşlarım ve dostlarımın manevi destekleri ile birlikte... 26 Aralık 2019 günü vedalaştım sol bacağımla.

İnsanın tek kalacağı zaman dilimi mutlaka olmalı ama kat edeceği yolu tek ilerlememeli. İnsan biriktirmek o kadar önemli ki bu hayatta. Göç ettiğiniz zaman bu dünyadan, o insanların duası olacak yanınızda. Şehir dışında olan arkadaşlarım , dostlarım telefonla hep varlıklarını hissettirdiler. Aynı şehirde olduklarım hem telefon hem bedenen varlıklarını hissettirdiler. Çok konuştuk , çok ağladım onlara. Çok yakındım, çok kahkaha attım. Her zor anımda yanımda oldu çoğu hem de bir çoğu. Tetikte beklediler hep, Erdinç ben bunu yapacağım, Erdinç ben şunu yapacağım. Senin bizden birşey istemeni beklemeyeceğiz gibi söylemleri oldu hep dostlarımın.. Bir olduk, biz olduk varlıkları ile...İşte hep bu desteklerle ilerledi bu süreç. Erdinç süper kahraman değil ki, tek başına ilerleyemezdi. Kendisine inanan insanların enerjisi ile kalktı düştüğünde. Onların uzattıkları eli tuttu. Dostları, arkadaşları kaldırdı onu yerden. 

Pandemi girdi araya. Herkesten uzaklaşmak zorunda kaldım. Herkeste benden...Bu sefer teknolojiyi kullandık bir arada olmak için. Yine yalnız değildim. 3 ay görüşemedim hiçbir dostumla arkadaşımla. İşletmeler açılmaya başlayınca sıraya girdi dostlarım resmen. Haydi Erdinç açık alanda görüşelim. Dışarı çıkmalısın Erdinç. Birbirimize uzak otururuz, mesafeli dururuz. Yeter ki seni görelim bir arada olalım. 1 Haziran sonrası bir araya gelmeye başladık dostlarımla. Yıkılmaya pek fırsatım olmadı benim. Biriktirdiğim insanlar sayesinde hiç yalnız kalmadım bu süreçte. Biz yine sohbet ediyorduk. Biz yine yemek yiyorduk. Biz yine kahve içiyorduk. Biz yine ve hep biz idik...Bu birlik ayakta tuttu beni. Herşeyini düşünen dostları olmalıydı insanın bu zor dönemde ve benimde vardı çok şükür.

Az öncede bahsettim ya , yıkıklarım olmadı desem yalan olur. Dost bildiğim, yanı başımda görmek istediğim, omuzumda elini hissetmek istediklerimden, yanımda olmayanda oldu. Coronayı bahane edip, gelmeyen varlıklarını hissettirmeyenlerde oldu. Ayıp ettiklerini bilen ama durumu toparlamayan , benim çok fazla özveri gösterdiğim , dost bildiğim ama olmayanlarda oldu...10 aydır bir kere bile zilimi çalmayan yada sadece bir kere gelen dost sandıklarımda oldu...Umut verip yarı yolda bırakanlar oldu üstelik ben umut istemediğim halde...Yardım ederim deyip, ricam olduğunda bir ricamı yerine getirmeyenler, çekilenler oldu. Ne mi yaptım? Ne mi söyledim? Hiçbir şey...Üzüldüm mü? Hem de çok...İnsanın sadece bu durumlarda , karşı tarafa verdiği değer ve ilgi azalıyor. Enerjimi hiçbir zaman sitem ederek harcamadım. Onlar yara olarak kaldı sadece...Acı tecrübe...

Hayatta her duygu yaşanabiliyor. Her şey insanın başına gelebiliyor. Kırılıyorsun, seviyorsun, değer veriyorsun, önemsemiyorsun. Hepsi insanoğlu için. Ben yalnız olmadığımı çok iyi biliyorum ve hiçbir yolu da yalnız ilerlemedim. İyi ki var dediklerim iyi ki varlar ve hep var olsunlar. Ben tek başıma iyileşmiyorum. Hepimiz sayesinde iyileşiyorum. 

Öyle bir an yaşarsınız ki, öyle bir durum yaşarsınız ki, ne sevgilinize, ne karınıza/kocanıza, ne ailenize, ne arkadaşınıza anlatamazsınız. O an sadece dostunuza gitmek istersiniz. Ona açılmak, onun sizi dinlemesini, ya da ona ağlamak istersiniz. Ailenizle tartışırsınız, eşinizle tartışırsınız, gider dostunuza anlatırsınız. Gerçek dost farklıdır. Bilirsiniz sır saklayandır ve sizin için orta yolu bulmaya çalışandır.

Gerçek dostlarınızın kıymetini bilin...

Kalbiniz hangi güzel şey için çarpıyorsa, doğan güneş onu size getirsin.


İnstagram : @erdincyumusak

17 Mayıs 2020 Pazar

Annemin feryadı...

25.12.2019

Aslında amputasyon öncesi ve sonrasında yaşanılan o kadar çok olay var ki...Benim yaşadıklarım farklı ailemin yaşadığı duygular farklı...

Bu sefer, ameliyatımdan yaklaşık 1.5 ay sonrası öğrendiğim bir olayı yazmak istedim. 

Ebeveyn olmak zordur. Her ne kadar bu duyguyu yaşamadığım için bilmesem de annemin neler yaşadığını hissedebiliyorum aslında. Hayatım boyunca da belki bu yaşanılanlardan ötürü mü bilmiyorum ama ebeveyn sorumluluğunu alabilecek güçte kendimi hissetmedim. 

Ampute ameliyatları normal şartlarda 2 saat kadar süren operasyonlardır. Benim ameliyatım 6 saat sürmüş. Bacakta bulunan protez kemiğin çıkarılması ve zarar gören kemiğin onarılması, bunun sonrasında ampute işleminin gerçekleşmesi oldukça zaman almış. elbette ben baygın olduğum için ameliyat esnasında annemin yaşadığı stresi bilmiyor sadece tahmin ediyordum. Sonrasında da bu konuyu hiç konuşmamıştık. 

Eve çıkmıştım artık. Ameliyat gerçekleşmişti. Geçmiş olsun ziyaretleri vs zaman geçiyordu. Yaklaşık 1.5 ay geçmişti operasyonu üzerinden . Annem , ben ve yakınımız otururken konu konuyu açtı ve 

- Anne, ben ameliyattayken sen ne yaptın ? diye sordum. 

Annem bir an durdu. 

-  Dua ettim, senin çıkmanı bekledim,  dedi

Nerede bekledin? , Ne yapıyordun? Nasıl geçti zaman? vs gibi sorular soruyordum.

Sonrasında anlatmaya başladı;

- Ameliyattan çok geç çıktın. Saatler geçmek bilmiyordu. Sürekli merak ve telaş içerisindeydim .Bir aşağıya iniyor bir yukarıya çıkıyordum. En sonunda odada beklemeye karar verdim. Çıktığın anda yanında olmak istiyordum.3 saat geçmişti. Hemşirenin yanına durumunu sormaya gittim. Ameliyathanede olduğunu henüz ameliyatın bitmediğini, protezi çıkarmaya çalıştıklarını öğrendiğini söyledi. Sürekli dua ediyordum. Ameliyatın uzun sürmesi beni,bizi çok germişti. Odaya geçtim ve seni beklemeye devam ettim.4 saat geçmişti. Hemşire odaya girdi ve  ;

- Erdinc'in protezini çıkarabilmişler. Süre bu nedenle uzamış. Bacağı, gövdeden ayırmışlar. Birkaç saate ameliyattan çıkar,  dedi.

- Anne, peki ne yaptın o an?

(annem  sustu ve konuya yakınımız devam etti)

- Erdinç, annen, bildiği halde, bacağını bedeninden ayırdıklarını öğrenince o an dizlerini dövmeye ve ağlamaya, feryat etmeye başladı...

Anneme baktım, gözleri dolmuştu. O an ki yaşadığı acıyı o kadar derinden hissediyordum ki...Evlat dedim ne zormuş... O da biliyordu ameliyattan çıkınca bacağımın olmayacağını ama o an operasyonun gerçekleşmesini duymak, yıkmıştı onu. Bu nasıl derin bir acıydı? İçimden o an sadece ''iyi ki evladım yok '' dedim. 

Anneme başımı çevirdim;

- ''Anne.....'' dedim

- Çok ağladım, o an bunu duyunca kendimi nereye atacağımı ne yapacağımı bilemedim. Sadece dizlerime vurdum. Bağıra bağıra ağladım. Koltukta oturuyordum. Ağlayarak dövünüp durdum. Tüm koridorda sesim yankılanıyordu...

Kanım çekilmişti. Film gibiydi. Bir annenin dramını dinliyordum. Sanki olayları yaşayan ben değildim. Anneme o kadar üzüldüm ki...Yaşadığı o dakikalar resmen gözlerimin önüne geldi ve yüreğim sızladı. Karşımda duran annem, evladı için çok gözyaşı dökmüştü. O hep evladının yanında olmuştu.13 ameliyatında da saatlerce beklemişti. 6 ay kemoterapi tedavisi boyunca başucundaydı. Her tahlil tetkik yapıldığında yanıbaşındaydı. Evladını sedyede taşımış, tekerlekli sandalyede sürmüş, onun hep iyi olması için yanında olmuştu. Ne büyük acılardı bunlar...En sonunda evladının bir parçasının gitmesine dövünmüştü, feryat etmişti...

Anne olmak çok zormuş... Ebeveyn olmak çok zormuş...Ben bunu annemde gördüm, yaşadım ,hissettim...

ve annem çok şükür ki hala yanımda...

Annem , nefes aldığım, yaşadığım için şükrediyor. 

Biz onunla birlikte çok savaştık, çok gözyaşı döktük, çok emek verdik. Biz hep ''biz'' olduk. Ben anneme ne yapsam hakkını ödeyemem...

Allah tüm annelere güç, kuvvet ve sabır versin. Hiçbir ebeveyn evladı ile imtihan olmasın ve hiçbir evladı da annesiz bırakmasın.

Amin.

İnstagram : @erdincyumusak

Facebook : Erdinç Yumuşak

E-mail : erdincyumusak@gmail.com

11 Mart 2020 Çarşamba

Hayata adaptasyonu hızlandırmak...

Artık tek bacağımla hayatıma devam edecektim. Vah vah la, tüh tüh le hayatımı sürdüremezdim. Bu duygu benim sadece olduğum yerde saymama sebep olacak, fayda sağlamayacaktı. Peki , Protez bacak takılana kadar olan süreçte ne yapacaktım? İki seçeneğim vardı. Ya aylarca evde, koltuğun bir köşesinde oturup kemiğin iyileşmesini bekleyecek yada ruhuma ve bedenime iyi gelecek bir aktivite ile bekleme süresini geçirecektim . Ben ikinci seçeneği seçtim! Hareket halinde olmam ve insanların içine karışmam gerekiyordu. Bu eylemi gerçekleştirmek içinde spora başlamaya karar verdim.

Düzenli spor sayesinde evden tek bacakla dışarıya çıkmış olacak, hem beden sağlığımı hem de ruh sağlığımı toparlayacaktım. Protez bacağa geçiş yapılmasını aylarca evde beklemek bana göre değildi. Sonuçta tek bacakla sokaklara çıkacak olan sadece ben değildim. Ayrıca kemiğin kaynama durumunu hızlandırmak için vücudumda yer alan oksijen oranını yükseltmem ve kan dolaşımımı hızlandırmam gerekiyordu. Bu sayede iyileşme sürecim hızlanacaktı.

Kendimi iyileştirebilmek için planımı yapmıştım. Artık uygulamaya geçme zamanı gelmişti. Sadece fitness değil yüzmekte istiyordum. Ben de iki isteğimi de karşılayacak olan bir spor merkezine üye oldum. Dikişlerim alınmıştı fakat yaramın üstünde kabuklar vardı. Risk almamak için havuza girmiyor fitness kısmını kullanıyordum. Bir program hazırlandı ve sporuma başladım. Haftanın 5 günü düzenli bir şekilde gidiyordum. Elbette her şey bu kadar kolay olmuyor. Tek bacakla hoplayarak yürümek, elinde iki tane değnek olduğu için ellerini kullanamamak, insan içine farklı bir bedenle karışmak, hepsi benim için ilkti ve zordu...

Kendimi kabul etmeseydim her şey daha çok zor olacaktı. Aktif hayata dönmemle birlikte her geçen gün ruhumun ve bedenimin daha hızlı iyileştiğini hissediyordum.Tek amacım vardı, bir an önce eski hayatıma kavuşabilmek! Senelerdir spor yapmamış bir beden ve tek bacak. Bu durum beni oldukça zorluyor, çok çabuk yorulmama sebep oluyordu. Her gün hayal kurarak gidiyordum spora. Hep ilerisini düşünüyor, daha iyi olacak diyordum. Tabi ki herkes içinde farklı olduğunuz için gözler size takılıyor hatta takılmakla kalmıyor insanlar yanınıza gelip ne oldu diye soruyorlar. Bundan kaçamazsınız. Ben de hiçbir zaman kaçmadım ve insanları anlayışla karşıladım. Düşünsenize bir ortamda herkes siyah giymiş ama siz beyaz! Elbette dikkat çekeceksiniz. Burada ki sihirli cümle ''kabul etmek''

Yaramın kabukları tamamen yok olunca ve doktorumdan da onay aldıktan sonra havuza girmeye başladım. Yüzme sayesinde vücudumda ki tüm kasları harekete geçirecektim. Yine ilk kez tek bacakla havuza gireceğim için nasıl olacak diye düşünüyordum. Her şey sandığımdan daha kolay oldu ve yüzmek sandığımdan daha çok işe yaradı.Su içinde değneksiz yürüyebiliyordum. Daha özgürdüm. Kendime program yaptım ve her havuza girişimde minumum 1 saat yüzecektim.

Amputasyon sonrası hayatıma sporu eklemekle çok iyi bir karar verdiğimi haftalar sonrası daha iyi anladım. Artık ruhen kendimi daha iyi hissediyordum. Dışarıya çıkmaya alışmıştım. Kaslarım güçlendikçe bedenimi daha rahat kullanabiliyordum. Zihnimde yaptığım plan tıkır tıkır işliyordu. Kemik kaynama durumunun kontrolü için hastaneye gittiğimde doktorum çekilen röntgen filmini gördükten sonra ''Erdinç ne yapıyorsan devam et. Beklediğimden daha hızlı bir iyileşme görünüyor ve kemiğin hızlı bir şekilde kaynıyor'' demişti :)

Henüz protez bacağa geçiş yapmadım. Biraz daha beklemem gerekiyor. Spora devam ediyorum. Süreci hızlandırmak için elimden geleni yapıyorum. Kendi yöntemlerimizin olması gerektiği inancındayım. Beden sağlığınız harekete geçmeye uygunsa köşe yastığı gibi beklemeyin ve harekete geçin.İşleyen demir ışıldıyor!

instagram : @erdincyumusak
facebook : Erdinç YUMUŞAK

7 Şubat 2020 Cuma

21 gün bekleyiş...

21 sayısının hayatımda bir anlamı olduğuna inanıyorum.

Ben ilk ameliyatımı 21 Temmuz da oldum.
21 Temmuz da dünyaya geldim.
Osteosarcom ameliyatımdan, 21 sene sonrasında bacağımı kaybettim.
Bacağımın kesileceği zamanı, 21 gün boyunca bekledim...

Hepsi mi tesadüf ? Nedir bu 21 in anlamı? Neden hep 21 var hayatımda? Ben durup dururken anlam yüklüyor olamam, değil mi?

21 Temmuz 1983 , dünyaya gözlerimi açtığım tarih. (Vay be,  36 sene olmuş. Yolun yarısı bitmiş :) ) Aradan geçen 15 sene sonrasında kemik kanseri (osteosarkom) tanısı konulması, 4kg tümörün çıkartılacağının kesinleşmesi ve ameliyat tarihinin 21 Temmuz 1998 (doğum günümde ameliyat olmamla ilgili yazıyı okumak için tıklayın ) olarak verilmesi . Yine aradan geçen 21 sene sonrasında bacağımın kesilme kararının verilmesi ve kesileceği operasyonu, 21 gün boyunca evimde bekleyişim...

Çok zor senelerdi, kanserden sonraki hayatım. Geçirdiğim operasyonlar, kemoterapi tedavisi, enfeksiyon tedavileri, fizik tedaviler, böbreğimin yarısını kaybetmiş olmam, protez kemikle yaşadığım zor dönemler, okul hayatında çektiğim sıkıntılar, iş hayatında karşılaştığım sorunlar...Bunca zor senelerden sonra bacağımı kaybetmiş olmak...

Artık protez kemik hayatımı çok fazla zorlaştırıyordu. Bitmek bilmeyen protez revize operasyonları yaşıyordum. Her ameliyat beni bir tık daha geriye götürüyordu. Mevcutta bulunan kemiğim tamamen zarar görünce, bu kemiğide kaybetmemek adına protez kemiğin çıkarılması gerekiyordu. Artık ameliyatları bitirmek istiyordum. Yapılacak başka bir çare kalmamıştı. Hiç yürüyemez hale gelmiştim. Protez kemiğin sapı , var olan kemiğimi kırmıştı. Karar kesindi .Protez, bacağımın içerisinden çıkarılacak, bacak ampute edilecekti. 4 Aralık 2019 tarihi itibari ile yürüyememeye başlamıştım. Ameliyat günü 26 Aralık olarak belirlenmişti. Tam 21 gün boyunca bacağımın kesileceği günü bekledim...

Yaşadıklarıma inanamıyordum. İlk öğrendiğimde 4 gün boyunca kimseyle konuşamadım. Sesim çıkmıyordu. Kabul edemiyordum. Yıllardır kurtulması için süre gelen bir mücadele, çektiğim acılar vardı. Günün neredeyse 24 saati boyunca elim bacağımın üstündeydi. Hep dokunuyor, seviyor, bakıyor ve onunla konuşuyordum. Ayak bileğimden başlayan dikiş izlerim vardı. Bu izler 21 sene demekti. Çektiğim ızdırap, acı, hüzün bu dikişlerde saklıydı. Çok uzun bir yoldu dikiş çizgisi. Ayak parmaklarımı seviyordum. Artık onları bir daha göremeyecek, onlara bir daha dokunamayacak, onları hissedemeyecektim. Parmaklarımı her dakika oynatıyordum. Bacağımın üzerinde ki kılları okşuyordum. Bir insan ayağı ile konuşur mu? Ben konuştum...Hem de 21 gün boyunca ağlayarak konuştum. Gitsin istemiyordum ama kalması da bana çok zarar vermişti, veriyordu. O kocaman bacakta bir hayat vardı. Her duşa girdiğimde sol bacağımı daha çok yıkadım. Bol bol kese yaptım. Zihnimce tertemiz yolcu etmek istiyordum onu. Ne kadar tuhaftı insanın hayatta olduğu halde bir parçasını toprağa verecek olması. 21 gün sonrasında olmayacağını bile bile , ne garipti sol bacağını izlemek, ona dokunmak, onu hissetmek. Gecem gündüzüme , gündüzüm geceme karışmıştı. Bir gün bununda başıma geleceğini düşünmezdim. Kim böyle bir duyguyla yaşar ki zaten? Zaman geçmek bilmiyordu. Her gün geriye doğru sayıyordum. 20 gün, 19 gün, 18 gün...Sol bacağımla geçirdiğim son günlerdi. Hiç kolay olmadı, hem de hiç... Bazen, '' keşke birden kesilseydi'' dedim. Bekleyiş çok daha zordu. Her şeyi bilmek, acı veriyordu. Göz yaşım arttıkça artıyor, durmak bilmiyordu. Bu 21 günde belki de 21 sene yaşlanmıştım. Evden hiç dışarı çıkmadım. Kemiğime zarar vermemek için hep köşe yastığı gibi oturuyordum. Kendimi duygu anlamında hiç kasmadım. Ağlayacaksam ağladım, güleceksem güldüm. Sol bacağıma teşekkür ettim. Beni 21 sene zorluklara rağmen taşımıştı. Gezmeme, eğlenmeme, hayatı yaşamama sebep olmuştu. Bazen kendimi toparlıyor, güç buluyordum fakat sonrasında tekrar devriliyordum. Zormuş... İnsan kolay kolay uzvundan ayrılamıyormuş. Hayatım boyunca unutmayacağım ve her hatırladığımda gözlerimin dolduğu 21 gün geçirdim... Ben sol bacağımın gideceği günü 21 gün boyunca bekledim...

Ameliyat günü geldiğinde %100 kabul ederek ameliyata girdiğimi söyleyemem. Kim bunu kabullendim dese de inanmam. Kabullenemiyormuşsun...Sadece daha iyi olacağı düşüncesi ile kendini teselli ediyor, sözde kabullendim diyorsun. Bu kelimeyi tekrarlıyorsun kı bilinç altına yerleşsin...

Ben sona ana kadar göz yaşı döktüm. Son ana kadar parmaklarımla konuştum. Son ana kadar sol bacağıma dokundum , onu sevdim. Son ana kadar rüyada olduğumu sandım, uyanmak istedim. Ben son ana kadar vedalaşmakta zorlandım...

instagram : @erdincyumusak
facebook :   Erdinç Yumuşak